Kargı Toplum Sağlığı Merkezi Başkanı Dr. Hasan Danacı, prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen iç organ kanseri ve tüm dünyada en sık görülen ikinci kanser türü olduğuna dikkat çekerek, her 6 erkekten birinin prostat kanserine yakalanacağı ve her 38 erkekten birinin bu hastalık nedeniyle hayatını kaybedeceği riskini taşıdığını kaydetti.
Danacı, özellikle erken evre prostat kanserinde şu an için en önemli tedavi yönteminin ışın tedavisi (radyoterapi) olduğunu belirtti.
Prostata uygulanacak radyasyonun hem ideal bir dozda, hem de ideal bir odaklama ile yapılması gerektiğini vurgulayan Danacı, “Prostat organı, başta makat (rektum) ve idrar kesesi (mesane) olmak üzere radyasyona duyarlı birçok normal doku ve organa bitişik konumdadır. Bu bitişik dokuların da gereksiz yere radyasyona aşırı maruz kalması ile cinsel işlev kaybı, idrar kontrol sorunları ve makattan kanama gibi zararlı yan etkiler ortaya çıkabilir. Son yıllarda kullanıma giren yeni teknolojiler ve ışınlama teknikleri sayesinde prostat kanserinde hedefe daha iyi odaklanılıp hem kanserin tedavi edilmesi hem de prostat kanserli hastaların yaşam kalitesini daha da artırmak söz konusu olabilmektedir” dedi.
BRAKİTERAPİ'NİN AVANTAJI
Tümörün içine veya çok yakınına verilen radyasyonun (Brakiterapi) yönteminin kanser tedavisinde kullanıla bir tür radyasyon tedavisi olduğunu belirten Danacı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Brakiterapi kelimesi eski Yunan kelimelerinden gelmektedir. Braki = kısa, yakın, Terapi = tedavi anlamına gelir. Brakiterapi'de radyoaktif kaynak bizzat ışınlanacak olan dokunun yanına, yakınına veya içine yerleştirilir. Bu nedenle bazen içsel radyasyon tedavisi olarak da adlandırılır. Brakiterapi sayesinde, tümörün çevresindeki normal dokularda hızlı bir doz düşüşü sağlanırken tümörün kendisine oldukça yüksek bir doz, güvenle verilebilir. Brakiterapi, Lineer Hızlandırıcı gibi cihazlarla dışarıdan uygulanan rutin ışın tedavisinden daha az yan etkiye neden olur ve tedavi süresi de genellikle daha kısadır. İki tip brakiterapi vardır: Düşük doz oranlı (LDR) brakiterapide, radyasyon çekirdekcikleri (seed'ler) tümörün içine kalıcı olarak yerleştirilir, adeta toprağa ekilen bir tohum gibi. Çekirdekçikler, belli uzunlukta bir süre boyunca düşük dozda radyasyon yayacak şekilde tasarlanmıştır (süre bitiminde radyasyon yaymaz ve doku içinde bi nevi kaybolup giderler); ve Yüksek doz oranlı (HDR) brakiterapide ise radyasyon kaynağı geçici olarak tümörün içine veya yakınına yerleştirilip kısa sürede yüksek dozda radyasyon verilir”.
Danacı “Dünyanın en saygın tıp dergilerinden sayılan Amerikan Tıp Derneği (JAMA) dergisinde yeni yayınlanan bir çalışmada, prostat kanseri için üç farklı tedavi yaklaşımının etkinliğini karşılaştırmış: sadece cerrahi, sadece Dışarıdan Radyoterapi (EBRT) ve EBRT artı Brakiterapi . Erken evreli ancak çok yüksek riskli prostat kanseri hastası olan 1.800 vakada yapılan bu çok önemli çalışmada tümörün yok edilmesi ve hastaların sağkalım oranları açısından en iyi sonuçlar Brakiterapi + Dışarıdan Radyoterapi alan hastalar grubunda elde edilmiş. Ayrıca, bu gruptaki hastalarda, ileriki yıllarda nüks ve uzak organlara sıçrama (metastaz) oranlarının da çok düşük bulunmuş olması büyük avantaj. Cerrahi yapılan prostat hastalarının yaklaşık üçte birinde cinsel işlevlerin bozulması, idrar ve gayta kaçırma sorunları gözlenebilirken dışarıdan radyoterapi + brakiterapi alan hastalarda bu yan etkiler çok daha az gözlenmiş” diye konuştu.
PROTON TEDAVİSİ DEVRİMİ
Son yıllarda kullanımı giderek artan proton ışın tedavisinin, foton ışını kullanan standart radyoterapiye göre çok daha avantajlı olduğunu belirten Danacı, “Proton ışın demetleri ile bir tümörün ön kısmındaki normal dokulara çok düşük bir radyasyon bırakılırken, ışın demeti doğrultusuna göre tümörün tam bitim noktasından itibaren radyasyon dozu “sıfır” olur. Oysa, standart radyoterapide kullanılan foton ışını demetlerinde tümörden önceki normal dokulara oldukça yüksek dozda bir radyasyon bırakılması kaçınılmaz olduğu gibi, tümörden sonrası mesafede de normal dokular önemli miktarda bir çıkış dozu almak zorunda kalır. Proton terapi tedavilerinde, radyasyon ışını, prostata bitişik sağlıklı doku ve organları koruyarak, hedeflenen tümörün ötesine daha geçmez. Bunun normal organ fonksiyonlarını koruduğu ve tedavinin zararlı yan etkilerini azalttığı gösterilmiştir.
Son yıllarda, akciğer, meme, yemek borusu, sindirim sistemi, sinir sistemi, baş ve boyun bölgesi ve prostat dahil olmak üzere vücudun birçok bölgesindeki kanserlerde proton tedavisine dair uygulama ve araştırmalar çok artmıştır. Bu konuda dünyanın en önemli organizasyonlarından biri olan Parçacık Terapi Kooperatifi Grubu - Kuzey Amerika (PTCOG-NA) yıllık toplantısında proton demetleri ile tedavi edilen prostat kanseri hastaları ile standart foton ışınlarını kullanan Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi (IMRT) yönteminin tedavi sonuçlarını karşılaştıran 2 büyük çalışma sunulmuştur. Bu iki çalışmada da proton tedavi grubunun beş yıllık sağkalım oranının IMRT grubuna göre oldukça yüksek olduğunu göstermiştir (Protonla: yüzde 94 ancak Foton IMRT ile sadece yüzde 87). Dahası, protonla tedavi edilen prostat hastalarında çok daha az mesane ve idrar yolu yan etkileri ve çok daha az oranda ikincil kanserler saptanmış” ifadelerini kaydetti.
ARALAYICI (SPACER) YÖNTEMİ BULUŞU
Prostat kanserinde, ister içeriden (brakiterapi), ister dışarıdan (foton veya proton tedavisi) radyasyon uygulamasında tümörü daha iyi yok etmek için yüksek dozda radyasyon verilmesinin gerektiğini vurgulayan Danacı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Radyasyon dozunu odaklarken ve hesaplarken en önem verdiğimiz şey prostatın hemen önüne bitişik durumda olan makat (rektum) duvarıdır. Çünkü, en azından bir kısmı mecburen yüksek doz alacaktır. Yeni geliştirilen bir yöntemde, prostat ile rektum arasına “aralayıcı” (spacer) denen bir ara parça yerleştirilerek prostat ve rektum arasındaki mesafe uzaklaştırılabilmektedir.
Bu konuda, ABD'den Augmenix şirketi, 2015 yılında “SpaceOAR” adını verdikleri “aralayıcı” (spacer) yöntemi için ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) iznini de aldı. Hidrojel yapısında sıvı olarak rektum'un arka duvarına enjekte edilen bu madde prostat ve rektum arasında “geçici olarak” jel şeklinde bir kütle oluşturur, iki organ arasını uzaklaştırır, ancak tedavi bittikten sonra da sıvılaşıp vücuttan emilerek atılır. Bu yöntem kullanılarak yapılan ve geçenlerde “Kırmızı Dergi” diye de bilinen dünyanın en saygın bilimsel dergilerinden birinde yayınlanan çok önemli bir klinik çalışmanın sonuçlarına göre SpaceOAR isimli “aralayıcı” kullanımı ile rektum duvarı dozunun yüzde 74 oranında düşürülebildiği, 3 yıllık takip sonucunda hastaların makat yaraları ve kanamaları şikayetlerinde yüzde 78 oranında azalma olduğu saptandı. Aynı şekilde, idrar yolu ve cinsel yan etkiler açısından da “aralayıcı” uygulanan hastaların yaşam kalitesi çok daha iyi idi”.
Tedavideki son gelişmelerle birlikte sadece prostata sınırlı ve erken evredeki prostat kanserinin radyoterapisi sonrasında 10 yıllık sağkalım (kür) oranları yüzde 99 gibi mükemmel bir orana ulaşıldığına işaret eden Danacı, “Ayrıca, bu son gelişmeler sayesinde, özellikle idrar yolları, makat ve cinsel işlevlerle ilgili yan etkiler de son derece düşük oranlara inmiş durumdadır” diyerek prostat kanserli hastalar için umut dolu mesajlar verdi.
Sevil Sınayuç