Önce MHP…

80 ihtilali sonrası ilk kez 1991'de meclise girdi MHP. O günkü adıyla MÇP.

RP-MÇP-IDP ittifakı %17 oy alarak barajları yıktı. Aynı zamanda 11 yıl sürecek koalisyonlar dönemi başladı. Seçimlerden sonra Demirel, SHP'nin kapısını çaldı. DYP-SHP koalisyonu kuruldu. Hükümet kurulduktan sonra ittifak dağıldı. MHP 19 milletvekili ile mecliste temsil edilmeye başladı. Demirel hükümet kurma çalışmalarını tamamladı. Güven oylamasına birkaç gün kala rahmetli Türkeş hükümete güven oyu vereceklerini açıkladı. Türkeş'in bu açıklaması ülkücü tabanda şok etkisi yarattı.

Nasıl olur da SHP'li bir koalisyona destek verilirdi? Hem de Demirel'in böyle bir talebi yokken.

Türkeş'in sözünün üstüne söz söylemek kimin haddine?

Muhsin Bey ve arkadaşları ret oyu vererek partiden ayrıldılar. MHP'den ilk büyük ayrılık o zaman yaşandı.

***

Gelelim günümüze.

Başkanlık sistemi tam gündemden düşmüşken Devlet bey ortaya çıkıyor ve başkanlık sisteminin önünü açıyor. Ak Parti'ye ve Cumhurbaşkanına tam destek çıkıyor. Devlet Bey'in bu tutumu da tabanda tepkilere yol açıyor. Bunu referandumda açık ve net gördük.

MHP'den ikinci büyük ayrılık da bugünlerde yaşanıyor. MHP'den atılanlar ve ayrılanlar İYİ Parti'yi kurdular. Ne kadar iyi olduğunu zaman gösterecek.

Bir de Rıdvan Dilmen vakası var. Tayyip Beyi “Parkasız Deniz Gezmiş”e benzetmiş. Bunun cevabını cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'ın vermesi gerekirken, Devlet Bey'in vermesi biraz garip değil mi?

Bakalım bu destek nereye kadar sürecek ?

***

Biraz Ak Parti...

2001 krizinden sonra Devlet Bey ülkeyi seçim sath-ı mailine soktu. Bu arada Ak Parti kuruldu. Genel başkan Recep Tayyip Erdoğan seçimden önce ilk ABD gezisini yaptı. Kırmızı halılarla karşılandı. Krallara gösterilmeyen teveccüh Tayyip Bey'e gösterildi. O günlerde Tayyip Bey'in ABD'den icazet aldığı söylendi. Rahmetli Özal da ANAP'ı kurmadan önce ABD ziyareti yapmıştı. Muhtemelen Demirel de yapmıştır. Nedense sağ partilerde böyle bir gelenek var. Neyse konumuz bu değil.

2002 seçimleri Ak Parti'nin zaferiyle sonuçlandı. Ülkeye 2001 krizini yaşatan partiler meclis dışında kaldı. Tayyip Bey de meclis dışındaydı. Hükümeti Abdullah Gül kurdu.

Sonra !...

Deniz Baykal, muhtar bile olamaz denilen Tayyip Erdoğan'ın önünü açarak, meclise girmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını sağladı. Alel acele anayasa değişikliği yapıldı. Siirt ilindeki milletvekilleri istifa ettirildi. Bağımsız Fadıl Akgündüz'ün milletvekilliği düşürüldü. Yapılan araseçim sonucunda Tayyip Erdoğan partinin ve hükümetin başına geçti.

Deniz Baykal'ın bu tavrı sonradan başını çok ağrıttı. Neden böyle yaptığı sorulduğunda hep kaçamak cevaplar verdi. Verdiği cevaplar kimseyi ikna etmedi. Bilen bir CHP'li varsa söylesin de öğrenelim.

Nihayet siyasette taşlar yerine oturmuş, Tayyip Erdoğan başbakan olmuştu. Ülkede Ak Parti devri başladı. 2001 krizi sonrası ülke çok zor durumdaydı. Hükümetin bu duruma fazla dayanamayacağı düşünülüyordu. Belki Baykal da böyle düşündüğü için Tayyip Bey'in önünü açmıştır. Kim bilir?

Ak Parti'nin günümüze kadar süren hikâyesi böyle başladı. İlk yıllar jet hızıyla geçti. Ak Parti'nin oyu her seçimde arttı. Her iki kişiden biri Ak Parti'ye oy verdi, 5 Haziran'da biraz tökezledi, 1 Kasım'da toparladı. Hala alternatifsiz gibi görünüyor, aradan 15 yıl geçmesine rağmen.

***

Biraz da CHP…

Deniz Baykal bir kaset skandalıyla CHP'nin başından ayrılınca, CHP'de Devr-i Kemal başladı. Melih Gökçek'le girdiği bir televizyon programında yıldızı parlayan Kemal Kılıçdaroğlu, önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı, ardından da CHP'ye genel başkan oldu. Gelişi bir muamma. Çözebilene aşk olsun. Bir geldi, pir geldi. Girdiği her seçimi kaybetti, kaybettikçe koltuğunu sağlamlaştırdı. Kendi bırakmadığı sürece kimse CHP'nin başından indiremez Kemal Bey'i.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'ye genel başkan oluşu sorgulanmalıdır, CHP tabanı tarafından. Belki de sorgulamışlardır ama ne gelir elden.

Bir yerlerde kasetler hazırlanacak, internet sitelerine servis edilecek, mevcut genel başkan istifaya zorlanacak, Kemal bey Deniz Baykal'la görüşecek, aday olmayacağını açıklayacak. Ardından aday olup genel başkanlık koltuğuna oturacak.

Sonra da bunun adına demokrasi denilecek…

Sevsinler böyle demokrasiyi…

Bir de Ekmeleddin olayı var ki evlere şenlik. Çatı aday Ekmeleddin…

Kemal Bey'in CHP'nin cumhurbaşkanı adayını açıklarken ki durumunu çok iyi hatırlıyorum. Eline tutuşturulan kâğıttaki yazıyı bile güçlükle okuyarak söyledi, Ekmeleddin İhsanoğlu adını. Muharrem İnce cılız bir tepki gösterdi. Sonunda çatı aday kabul edildi. CHP tabanı bunu da sorgulamalı. Bu da ayrı bir muamma.

Sonra Ak Parti'ye oy verenlere koyun diyenler, tıpış tıpış gidip adını ilk defa duydukları Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy verdiler. Buna MHP'liler de dahil. Onların da bir kısmı çatı adaya oy verdiler Devlet Bey'in telkiniyle.

Demokrasi bunun neresinde?

Ülkemizde sağ iktidarlar Amerikancı olmakla suçlanırlar. Menderes, Demirel, Özal hep bu suçlamalara maruz kalmıştır. Tayyip Erdoğan için de aynı suçlamalar yapılmıştır, yapılmaktadır.

Malum 68 kuşağı Amerika karşıtlığıyla bilinir.

Deniz Gezmiş'lerin arkadaşlarının başında bulunduğu CHP yöneticileri, bugün ABD'nin BOP eş başkanı dedikleri Tayyip Erdoğan'ı devirmek için ABD mahkemelerinden medet umuyorlar.

CHP'nin geldiği nokta bu. Veya Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi getirdiği nokta bu.

Gerisini CHP'liler düşünsün.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.